1. Denize olan tutkunuz nasıl başladı?
Deniz tutkusu kan ve genlerde olan bir şey. Başlamıyor bence, fark ediliyor. :) “Denizlerde olmalıyım” arzumun ne zaman somutlaştığını soruyorsanız, gerçek anlamda ilk defa, 1986 yılında çok sevgili bir arkadaşımın yelkenli teknesini İstanbul’dan güneye indirirken ortaya çıktı.
2. Tekne seçerken katamaran, yelkenli ve motoryat karşılaştırması yapıyor musunuz?
Motoryat ailece hiç bir zaman ilgi alanımızda olmadı. Ancak, teknemizi yenilerken “konfor” ve “alan” açısından kısa bir süreliğine monohull - multihull karşılaştırması yaptık, araştırdık, inceledik, düşündük… Artık hiç yapmıyoruz. Sonuç: biz monohullcuyuz :)
3. Modele karar verme sürecinizden bahseder misiniz? Nelere dikkat ettiniz?
Modele karar verirken beylik bir deyişi tekrar etmiş olayım. Her tekne/model kişinin kendi beklentilerine göre doğrudur. Bizim için 2 ana kriter olmazsa olmaz:
1- Deniz üzerinde yeterince “rahat” edebileceğimiz ve zaman geçireceğimiz hacim(ler), ki bunlar en önem sırasıyla;
a) Havuzluk
b) Salona iniş merdiven eğimi
c) Master kamara (ada yatak)
d) Duş bölümü ayrı wc
e) Mutfak tasarımı: 2 kişinin sığabilmesi
2- Eşim ile yani 2 kişinin rahatlıkla kullanabileceği, her yönüyle altından kalkabileceği boy
Elbette karar verme sürecinde, bu ana kriterler ile tekne fiyatının fayda-maliyet oranının makul ve mantıklı olması önemli idi. Ama daha önemli olan firma ile ilişki, diyalog.
4. Sizce hangi boy tekne daha ideal?
Oceanis 46.1 her yönüyle harika bir tekne. Boyuyla, donanımı ve alanlarıyla “ideal” diyebilirim. Samimi olmak gerekirse, eğer çalışma hayatına devam ediyor olsaydık 46.1 alırdık. Kısaca, yaz aylarında daha sınırlı vakit ayrılabiliyorsa, bir veya iki ailenin beraberce mutlu ve rahat olabileceği, her yönüyle “tam dozunda” bir tekne.
Ancak, daha fazla ve uzun süreli bir yaşam düşünüldüğünde 15-20 cm’ler bile bir teknenin kullanım alanlarında inanılmaz farklar yaratıyor. Bu yönüyle 51.1, 46.1’e göre hacimsel olarak (depolama alanları) çok daha avantajlı. 51 feet zaten öyle bir boy ki, hem çok rahat ederken hem de 2 kişi (karı-koca veya bir çift) her yönüyle abraması mümkün en büyük boy, bize göre tabii… Aslında çok önemli değil belki ama bazıları için tercih sebebi sayılabilecek bir fark da; 51 feet bir teknenin gövde uzunluğu, özellikle Ege Denizi’nin bazen kaçamadığımız hırçın dalga boylarında, denge ve güven hissi açısından bir fark sağlıyor.
Kısaca, bizce 46.1 tatil, 51.1 yaşam için ideal:)
5. Tekneye ne kadar vakit ayırabiliyorsunuz?
Çalışma hayatı devam ederken, tekneye istendiği ve dilediğimiz kadar vakit ayırmak mümkün değil. Bunu yaşadık, gördük. Yeni tekneyi alırken eşim ve ben kendimizi emekli ettik. Amacımız yaz aylarında ailece minimum 4-5 ay geçirmek. İlk yıl (2021) bunu başardık. Nisan ayında tekneyi İstanbul’dan Kaş’a kadar indirirken, Ekim sonuna kadar küçük ayrılıklar hariç vaktimizi denizde geçirebildik. Kış aylarında, en geç her 3 haftada bir tekneye gidiyorum. 3 ila bir hafta vakit geçiriyorum, seyir, yelken yapıyorum. Yani, kışlama veya tekneyi kapatma diye bir şey söz konusu değil.
6. Tekne yaşamının en sevdiğiniz ve zorlu yönleri nelerdir?
Tekne yaşamının en sevdiğim yanı zaten zorluğu. :) Bunun ne demek olduğunu bana 2012 yılında tanıştığım ve 25 yılını tüm dünya sularında geçirmiş Belçikalı bir dost özetlemişti: “Tekne yaşamı, insana diğer bütün dertlerini unutturan en büyük tatlı derttir!” evet cevap bu. :))
7. Denizciliğin artması ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
Denizciliğin artması güzel vatanımızda genellikle, sadece ekonomik olarak imkanların artması veya sağlanmasıyla, tekne satış adetleri ve kullanıcı sayısıyla çoğalıyor. Ama sadece bu yolla istatistiksel büyüme, beraberinde çeşitli çevresel kirlilik ve davranış edepsizliklerini de beraberinde getiriyor. :( Ancak, bunu sayısal anlamdan çok denizde yaşam kültürünün yaygınlaşması, gelişmesi ile çevre, doğa gözetimi bilincinin artması manasında dile getirmek gerekiyor.
8. Satış sonrası hizmetler
Burada sadece tekne marka temsilcilerini değil tüm deniz araç gereç üretici / ithalatçı / hizmet sağlayıcı kurum, kuruluş ve bireyleri kastediyorum. Evet, teknemiz ile gelen veya sonradan ilave ettiğimiz birçok donanımın Türkiye yetkilileri, servisleri var ama çok büyük bir çoğunluğu verilmesi gereken hizmet kalitesi ve müşteri ilişkileri olgunluğuna sahip değiller. Hatta çoğu zaman deniz kültürüne ait olması gereken anlayış ve dayanışma değerlerinden çok uzaklar. Çünkü başta insan kaynakları olmak üzere "iş-pazar gelişimi” konusunda hiç bir yatırım yapmıyorlar!
Bu 2 konuda özellikle sizler gibi denizci olma duygusunu içine sindirmiş şirketlerin daha fazla girişken ve aktif olması gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye’mizde etkinlik deyince genellikle yelken yarışları akla geliyor. Bunlar elbette güzel ama herkes yarışçı veya performans yelkencisi değil, olmak zorunda da değil. Oysa yukarıda belirttiğim konu başlıklarında gerek sosyal medya ve gerekse çeşitli organizasyonlarla diğer paydaşların da dahil edildiği öğretici, bilinçlendirici ve motive edici etkinliklerin ve özellikle düzenleyici tarafta lobiciliğin içinde olunmalı diye düşünüyorum. 40 yıllık uluslararası iş deneyimimde esas olarak bu tip faaliyetlerin en önemli pazarlama stratejisi olarak yürütüldüğünü hatırlatmama umarım izin verirsiniz. Burada kastetmediğimin de, model lansmanları vesilesiyle yapılan tanıtım partilerinin olmadığı umarım açıktır. :)
Kısaca, vizyon sahibi olmak yeterli değil, ilerici görüşleri uygulamaya geçirmek, inisiyatif sahibi olmak fark yaratabilir.
9. Türkiye’de ve yurt dışında tekne ile gitmeyi sevdiğiniz koylar?
Türkiye’de açık ara en sevdiğimiz bölge Hisarönü. Koy olarak elbette Dirsekbükü ama yüksek sezonda değil. :)) Denizini en çok beğendiğimiz yer Taşlıca Adası. Göcek-Kaş rotasında mutlak durmadan geçmediğimiz yer ise Gemiler Adası.
Yurt dışında elbette Yunan adalarını ziyaret etmeyi seviyoruz. En sevdiğimiz ada Patmos. Denizinden en çok hoşlandığımız yer Marathi ve Lipsi.
10. Hayalinizdeki rotayı bizimle paylaşır mısınız?
İlk teknemizi Fransa’dan kendim getirirken özellikle Korsika Adası, İtalya ve Yunanistan’ın İyon Denizi tarafında duraklarımız olmuştu. Ama bunlar hem tecrübe eksikliği hem de transfer modunda biraz hızlı ve içe sinemeden geçti. Eşimle arzumuz önümüzdeki yıldan itibaren tekrar Akdeniz bölgesinde 2-3 yıl gezebilmek. Atlantik geçişi gibi bir hayalimiz ise yok.
Ali Mümtaz Dumanlı
Oceanis 51.1