Arama Butonu Arama
Telefon Simge +90 212 256 42 22

Seyir Sohbetleri Vol.2

Arek Erzurumluoğlu "Denizle dost olabilmek çok yönlü iletişim gerektiriyor"

Blog

Denize aşık bir çift… Tuzlu su sevdanız nasıl başladı?

 

Arek Erzurumluoğlu, İstanbul Moda`da doğmuş, ilk seyrini pusette Kınalıada’ya yapmış. Ayaklandığında da dayısı ve babası oyuncak araba yerine süngeri vermiş eline, ailenin o yıllardaki ahşap sandalının suyunu alsın diye... O gün bu gündür hayatında hep deniz ve tekne olmuş. 35’ine geldiğinde kendi sürat teknesinin kaptanı olmuş. 40 yaşına bastığında yelkenli eğitimi almaya karar vermiş. Bugün 55 yaşında ve hala denizden öğrenecek çok şey olduğunu söyler.

 

Ben Melda Erzurumluoğlu, 2,5 yaşımda Kumburgaz yazlıkçısı olarak, güneşle birlikte uyanır, gün batana kadar sudan çıkmazdım. Hasır sepetlerimize kumanya ve oyuncakları doldurur, anne-kız seyre çıkardık. Ahşap sandalın küreğini annem çekerdi. Kıyıda başlayan deniz sevgim, dalışla devam etti. Ayvalık’tan Midilli’ye yaptığım ilk yelken seyri fitili ateşledi.

 


Beyaz yakalıydık ama aklımız hep mavideydi…

 

Arek ile İstanbul’da ilk buluşmamızda, beni ne bir kahve içmeye, ne de mum ışığında romantik bir yemeğe davet etmişti. Figaro’ya götürmüştü. Arek’in, adını Rossini’nin Sevil Berberi operasından etkilenerek verdiği, Figaro ile tanıştığım gün, Yelkenlievim hikayesinin başladığı gündür. Ardından gelen Aria, operadaki duygusal yükselişin destekleyicisi olduğu gibi bizim de yükseliş dönemimizdi. Son olarak Allegro (48 feet Beneteau Oceanis) ile klasik müziğin en neşeli notalarını ifade eden adıyla müsemma bize geldiği günden beri, denizcilik yaşamımızın en keyifli ve neşeli günlerini yaşıyoruz. İstanbul’da, işten güçten kaçıp, bazen sadece teknenin havuzluğunda oturmakla teselli olduğumuz saatler, teknede geçirilen haftalara, Allegro’nun gelişiyle de yelkenlievimde yaşama dönüştü.

 

Adı üstünde yelkenli evim

 

Ahşap sandalla başlayan hikayemiz sürat teknesiyle devam etse de, bizim için milat yelkenli tekneye geçişle başladı. Katamaran, mutfakta yemek pişirirken, salonda konuklarla sohbet ederken, ya da yağmur pıtır pıtır damlarken izlemesi keyifli bir ziyafet sunuyor olsa da, yelken yaparken 30-35 derece yatıp, hatta tekneye yapışıp rüzgarı ve serpintiyi yüzümüzde hissetmek, bizim için doğru seçim oldu şimdiye kadar. Bundan sonrası içinse mürettebata ihtiyaç duymayacak kadar sadece birkaç feet büyümek var planlarımızda. Motoryat ise bize uzak bir fikir gibi geliyor.

 


Planladığımız yaşam biçimi bizim rehberimiz oldu

 

Şu anki teknemiz Oceanis 48’e karar verirken, monohullcu yelkenci bir çift olduğumuz konusunda zaten nettik. Yeni teknemizin markasını seçerken Tezmarin grubunun kurumsal çalışma anlayışı, Beneteau markasının kalitesi ve tabii ki satış ekibinin profesyonelliği ile beraber tekne satmaktan ziyade aileye yeni bir üye katılması heyecanı ile bizi karşılamaları çok büyük etkendi. Teknemizin modelini seçerken ise uzun yılların tecrübesi ve planladığımız yaşam biçimi temel rehberimizdi. Oceanis 48’in platformu, kokpit genişliği ve bench ilk bakışta “işte bu” dedirtti bize. Teknenin denizciliği, sağlamlığının yanı sıra salon, kamaralar, banyo ve tuvaletin ferahlığı, tabii ki benim için mutfağın sunduğu kullanım kolaylığı çok cazipti. Özellikle platformu ve kokpit genişliği için şimdilik hiç düşünmesek de teknemizi satın almak isteyen veya fotoğrafını çeken pek çok kişiyle karşılaştık bugüne kadar. 8-10 sayfadan ibaret tekne kullanma kılavuzlarından sonra adeta bir ansiklopedi gibi tüm detayları içeren Beneteau Oceanis 48 kullanma rehberi, seyirde herhangi bir sorun yaşadığımızda, sorunu tespit etmek ve düzeltmek için bir yol haritası gibi bize rehberlik ediyor. Şimdiye kadar dikkat etmediğimiz ama bu teknemizle beraber, ne kadar önemli bir destek ve hizmet olduğunu görüp tecrübe ettiğimiz önemli bir ayrıntı oldu bizim için.